SİYAH CÜMLELER

 


 

"Bazen insan kendisinde çok mutluyum deme hakkını asla bulamayacak kadar çok acı çeker." 

Alexander Dumas

 

Alexander Dumas. Tarihi, kurgusallaştırılan Fransız bir yazar. Yaşadığı yüzyıl da dahil olmak üzere, her eseri ayrı beğeni kazanan Dumas, içinde bulunduğu çalkantılı, sarsıcı dönemden çok kendisinden önce tarihin puslu sayfalarına kazınmış zamanları kağıda kalemiyle mühürlemiştir. En bilinen kitaplarının arasında yer alan Siyah Lale ise Hollanda'daki "lale çılgınlığı" sürecinin ilerleyen yıllarını konu edinmektir. Adındaki çiçek gibi zarif bir dille aktarılan hikaye, sert ve yaşanmış bir gerçek ile başlayıp, bir masum adamın sürüklendiği haksızlıklarla şekillenmektedir. Lale gibi saf bir çiçeğin yapraklarının arkasında meydana gelen her şey, kitaptaki bir sözle detaylandırılabilir;

 

"Kötülük insan ruhunu ele geçirdiğinde çok hızlı yol alıyordu." 

 

Cornelis de Witt ve kardeşi Johan de Witt'in halk tarafından öldürülmesinin ateşlediği kaosun içine itilen Cornelis va Baerle genç bir doktor, ressam ve en önemlisi renklere aşık bir lale yetiştiricisiydi. Cornelis de Witt'in vaftiz oğlu olan ve yaşanan felaketlere sağır olan bu genç adamın büyük bir hedefi vardı, o da ülkedeki tüm bahçıvanları büyüleyen bir hayal olan siyah laleyi yetiştirmektir. Fakat bu genci yakalayan kötülük lalenin siyahlığından çok daha koyuydu. Van Baerle'nin komşusu ve bir başka lale yetiştiricisi olan Isaac Boxtel, bu eserde ruhunu kötülüğe kaptıran kişidir. 

 

Lale kusursuz bir bitki sayılabilir ama hayatını ona, özellikle siyah laleye adayanlar ne yazık ki bir çiçek değildi. Boxtel, kıskançlığın körüklediği, hırsın ise süslediği bir hainliği, kötülüğü ruhuna misafir olarak kabul etmiştir. Cornelis van Baerle'nin her adımını gözleyen ve onu vaftiz babasının el değmemiş emanetleri sayesinde tuzağa düşüren Boxtel, yaptığını kötülük olarak düşünmez, kitapta bu narin çiçeğin önemi, "bir laleyi öldürmenin insan öldürmekten daha günah." olduğu biçiminde dile getirilir, yani bu çiçek uğruna yapılanlar mubahtır. Siyah laleye olan tutku, Boxtel'e Cornelis'i ateşe atma hakkı sunarken, aynı tutku genç adamı lalelerinden, bir soğan olmalarına rağmen koparamaz. Aynı şeye duyulan sevginin iki farklı yüzü olan bu ikilinin serüveni Cornelis'i esareti ile şiddetlenir. Zindancının kızı Rosa ile tanışan genç adam sonsuz hapsinde nefes almak için bir umut bulmuşken kıskanç komşu tıpkı değindiğimiz sözde denildiği gibi çok hızlı yol almakta ve kazmaya başladığı kötülük mezarına, ruhunda kalan bütün iyilik kırıntılarını gömmeyi sürdürmektedir. Kusurlar, her zaman, herkeste var olan, yok edilemeyecek bir şeydir ama insanı bir defa ele geçirdiklerinde yolun sonunda ne olduğunu görmelerine karşın, onları son sürat oraya, günahlarının bedelini ödemeye götürür. Boxtel, bir lale için masum bir adamın hayatıyla kumar oynamaktan çekinmedi fakat genç lalecinin bambaşka bir çiçekle, Rosa ile karşılaşmasının da sebebi oldu. Bu ufak tanışma ise bütün her şeyi, bir lalenin toprağın altından çıkışı gibi yavaşça değiştirdi. 

"Bazen kaderin oyunlarından en güçlü adamlar bile kurtulamaz." 

Prensin, de Witt kardeşler için dile getirdiği bu söz ise siyah lalenin büyülü karanlığında ilerleyen Boxtel içinde uygun bir cümle olmaktadır. Cornelis van Baerle zeki, nazik ve yetenekli bir adamdır fakat bu becerilerden yoksun olan Boxtel'den daha üstün değildir çünkü Boxtel, özgürdür ve yasalara göre masumdur. Parmaklıklar ardında mahsur kalmış Cornelis'ten daha güçlüdür. Bu güçlü adam istediğini yani siyah laleyi elde etmek için plan üstüne plan yapmakta ve sonunda zaferin kıyısına kadar ulaşmaktadır. Ama yüzüne sertçe çarpacak olan hakikat dalgası onun kötülüklerine karşı atılmış bir tokat gibi sarsıcı olmuştur. Bütün bunlar masum lale sevdalısı mahkumun arkadaşı, dostu ve sevgilisi olan Rosa sayesinde gerçekleşmiş, kader Boxtel'in oyunlarını boşa çıkarmıştır. Alexandre Dumas'ın iyi ve kötü ayrımının net olduğu, gri karaktere neredeyse hiç yer vermediği bu romanı, bir lalenin yetişmesi kadar zorlu, aynı zamanda onun kadar güzeldir. 

 

Lalenin zarafetine sığınsa da hiçbir kötülük ebediyen saklı kalamaz çünkü lale er ya da geç solmak zorundadır. 

 

 

ŞMÜ