ALTINCI CÜMLE

"En acı ve kırıcı olan şey, bu hayatın acılara karşılık olarak mükafatla sona ermemesi."

 

Anton Çehov

 

Çehov. Tiyatro tarihine damga vuran bir oyun yazarı. Natüralist oyunlarıyla birlikte gerçekliğin etkisinde olan öyküleriyle Rus edebiyatında önemli bir yer kazanan Anton Çehov'un felsefi bir dünyaya girdiği Altıncı Koğuş yayımlandığı dönem dönemden itibaren yoğun ilgi görmüş bir hikayedir. Rivayete göre Lenin de okuyucuları arasında olduğu bu öykü için "Kendimi Altıncı Koğuş'a kapatılmış gibi hissettim." demiştir. Yüksekte olduğu düşünülen elit kesimin deliliğe olan farklı bakış açıları bu öyküyü şekillendirmektedir. Deliliğin ne olduğu, asıl delinin kim olduğu kitapta bir doktor ve hasta arasında tartışılmaktadır, bu tartışma esnasında ise Rus toplumuna ölçülü bir eleştiri sunulmaktadır. 



"Önyargılar, gündelik yaşantımızdaki bütün bu pislik ve iğrençlikler gereklidir, çünkü bunlar gübrenin kara toprağa dönüşmesi gibi faydalı bir şeye dönüşür." 

Doktor Andrey Yefimıç bir taşra kasabasında çalışmaktadır. Yaşamını belli bir rutine kaptırmış, bilgili ve saygı duyulan biri olan doktorun kalıplaşmış zihni tanıştığı Ivan Dmitriç'in fikirleriyle değişime uğrar. Bu aniden gelişen etkili arkadaşlık bir tesadüf değildir, Ivan doktorun kontrole gittiği akıl hastanesindeki bir hastadır aslında, Altıncı Koğuş'un kalıcı sakinlerinden olan Ivan Dmitriç eğitimli bir insandır fakat bir gün içine bir şüphe düşer, tuhaf bir paranoya bütün aklını ele geçirir, bol bol kitap okuduğu tek düze hayatı Dmitriç' in her an yakalanabilecek olma korkusuyla darmadağın olur. Bu paranoyaları artan Ivan kendini Altıncı Koğuş' ta bulur, artık bir delidir. Onun bu deli kimliği hikayenin gidişatını belirleyen önyargının sebebidir, çünkü bu dostluk toplumun sınıf anlayışını aşmaktadır. Doktor Andrey, bu hasta ile konuşma şansını elde ettiğinde ruhsal bozukluğun ötesini görmektedir. Hastaların maruz kaldığı esir muamelesinin ağırlığı da hikaye boyu işlenirken Ivan'ın dünyaya, topluma dair düşünceleri doktoru oldukça etkiler. Deli hastanın söyledikleri aslında dile getirilmesi şart olan fakat herkesin kör ve sağır olduğu bir yanılgının yansımasıdır. Bu sohbetlerin ardından kendisini sorgulamaya başlayan doktor bir anda çevresi tarafından suçlu, aklını yitirmiş konuma düşer, bu durum insanların aydınlanmaya yönelik herhangi bir değişikliğe olan alerjisinin göstergesidir. 

 


"Her türlü zorbalığı toplum tarafından makul ve yerinde bir gereklilik olarak karşılandığı, beraat kararı gibi her türlü merhamet göstergesinin toplumda tatminsizlik ve intikam duygularını uyandırdığı bir dünyada adaleti düşünmek gülünç değil mi?" 

Bu ironi Çehov'un karakterlerinin Altıncı Koğuş'a kapatılmasıyla sonuçlanmıştır. Ivan'ı delirten paranoyanın temelini oluşturan bu düşünce doktor Andrey'in kavuşamayacağı adaletin tanımı olmuştur. Ötekilerden farklı gözlerle dünyaya bakanlar delilik ile damgalanmak zorunda kaldığında ortada gülünecek bir adalet bile olmaz. Doktorun içinde yaşadığı toplumun sığlığını görmesi ve sahip olduğu hayattan kopartılarak yeni acınası, kısa yaşamına mahkum edilmesi realist bir distopyanın temsilidir. Farklılığın bir koğuşa sığması adil midir? 

 

ŞMÜ