"Sanat halkın önünde icra edilmemeli, ruhun en sessiz ve en özel
anlarında ortaya çıkmalıydı."
Stephanie Storey
Rönesans. Dünya tarihini değiştirmeye
başlayan devrimlerden biri. Sanat evreninin dahi olan birkaç isimle tanışmaya
başladığı ve yeni bir soluk kazandığı bu dönem, sanat üzerine çeşitli eğitimler
almış Storey'in kalemiyle renkli bir boyutta hayat bulmaktadır. Leonardo da
Vinci ve Michelangelo'nun sanatını sağlam bir kurguyla sunan bu roman bu iki
büyük ismin çatışmasıyla ilerleyen bir hikayeye sahiptir. Boyalar ve taşlarla
nefes alan bu iki sanatçı dönemin İtalya'sına büyük nitelikler kazandırırken
birbirlerinin ustalıklarını sınayıp durdukları bir savaşın içine girmişlerdir.
Stephanie Storey'in temelini gerçek anekdotlardan aldığı bu roman sanatın
büyüleyici ve aynı zamanda karanlık tarafını satırlara taşımaktadır.
"Beden ruhun aynasıdır; bir insan ne kadar ahlaklıysa o kadar güzeldir."
Leonardo da Vinci'nin yaşamının geç,
Michelangelo'nun ise erken döneminde başlayan rekabet iki sanatçının da en
meşhur eserlerini yapmasına vesile olduğunu iddia eden roman Mona Lisa'nın ve
Davut heykelinin macerasını anlatmaktadır. Sanatçı kimlikleri merkezde olan
temadır fakat iki dahinin hayatına dair başka boyutlar bu romanın içinde yer
almaktadır. Michelangelo ona güveni ve desteği olmayan ailesi tarafından
sınanırken, Leonardo uçmak üzerine olan hayalleri ile mücadele etmektedir. İki
sanatçı arasında sınıfsal, çarpık farklar da kurgu boyunca ana hatları çizen bir
unsur. Gayrimeşru bir çocuk olan Leonardo da Vinci doğumuyla birlikte gelen bu
önyargıya karşın yüksek konumda olan çoğu kişinin saygısını kazanmış, elit
kesme ait olan biridir. Michelangelo ise yaptığı eserlere karşın Davut
heykelini yapana kadar sadece yakın çevresi ve iş verenleri tarafından tanınan,
basit bir taş ustası olarak görülen taşralı bir gençti. Sanatın farklı
kollarında ilerleyen bu ikilinin arasında rekabetten doğan bir düşmanlık olduğu
sanat tarihinin yalnızca bir tahmini fakat bu roman, bu küçük tahmin
doğrultusunda şekillenmiş, iki sanatçıyı da okuyucuya tanıtmıştır.
"Her şeye rağmen öğrenmenin tek yolu, ustaların eserlerini çizmekti."
Her ne kadar aralarında çatışma olsa da
iki karakterin sanata verdiği değer aynı ölçüde hassastır. Birbirlerinden pek
fazla haz etmeyen bu Rönesans sanatçılarının diğerinin eserine duyduğu
hayranlık birkaç sahnede gösterilmektedir. Toplum içinde birbirini
taşlamalarına karşın ustalıklarını takdir eden sanatçılar, bu üstlendikleri
kimlikleriyle yaşamın nasıl olduğunu satırlara taşımaktadır. Yağ ve Mermer
belki de tarih boyunca en başarılı biçimde Leonardo da Vinci ve
Michelangelo'nun elinde kullanılmıştır. Akıcı dili, sağlam kurgusu ile
Stephanie Storey bu ilginç dönemi okuyucular ile paylaşmıştır.
ŞMÜ