OPERADAKİ CÜMLE

“Yaşamda her şeye alışmak lazım, ölüme bile.”

Gaston Leroux

 

Gaston Leroux. Gotik edebiyatın en önemli yazarlarından. Polisiye eserleriyle yazım hayatına başlayan Leroux Fransız edebiyatının en meşhur eserlerinden birini kaleme aldığında aynı zamanda müzikal dünyasına da yeni bir yapım kazandırmış oldu. Defalarca sinemaya uyarlanmış olan Operadaki Hayalet popüler bir figür haline gelmiştir. Gaston Lerpux’un akıcı ve yalın tarzıyla anlattığı bu hikaye ilmek ilmek işlenen bir gizemin ortaya çıkış sürecidir. Müzik yönünün baskın olduğu bu kitap, sanat gibi hoş bir detayın nasıl gerilimle boyandığına dair bir örnektir.

                                                      



“Böyle yumuşak ve sakin bir gecede ne çok inilti var. Sanki gece de bizimle birlikte sızlanıyor.”

 

Paris Operası’nda dolanan bir dedikodu vardır; binanın içinde bir hayalet yaşamaktadır. Çoğu kişi için eğlence gibi gelen bu söylentinin gerçek tarafını saflığıyla gören kişi yetenekli şarkıcı Christine Daaé’dir. Hayalet tarafından kimsenin bilmediği bir yöntemle yönetilen opera binası, söz konusu hayaletin onun alanına dönüşmüştür. Sesinin güzelliği ile Christine’yi büyüleyen hayalet ona öğretmenlik yapmaya başladığında olaylar gelişmektedir. Müziğin esiri olanların barındırdığı bu binada korkunç bir yüzle gizlenen hayalet yaşayan fakat ruhunu kendi elleriyle öldürmüş biridir, bestelerle yaşam ışığı bulan hayalet kendisini Müzik Meleği olarak tanıttığı Christine’ye bağımlı hale gelmiştir ancak kendi yüreğinin sahibi olan genç kadının gönlü eski aşkı Chagny Vikontu’na kapıldığında hayalet seslerinin ne kadar tehlikeli olabileceğini herkese göstermeye karar verir. Christine müziğin kendine has bir ruhu, güzelliği olduğuna inanmaktadır, kontrolsüz dünyadaki kaosu bastıran bu büyülü zevk, genç kadın için bir yaşayış şeklidir. Bunun farkında olan hayalet ise müziği bir ölüm senfonisi haline getirmekte ısrarcıdır. İnsanın kendi yetenek ve hırslarıyla nasıl köreldiğini anlatan roman bir mücadele şölenine dönmektedir. Vikont Raoul’un gerçekliğe çekmeye çalıştığı şarkıcı Daé bir yandan hayalet Erik tarafından sonsuz müziğin olduğu cehenneme çağrılmaktadır.

 

“Bizim aşkımız yeryüzünde çok mutsuz, onu göklerde gezdirelim!”

 

Sevginin ve müziğin bağımlılık biçimine ulaştığı romanda vazgeçemeyişler hakimdir. Çocukluktan gelen aşkının peşinden koşan Raoul, Müzik Meleği’ni terk edemeyen Christine ve oyunlarından bıkmayan Operadaki Hayalet. Bilim ve teknik ile açıklanan tuzaklar sayesinde oluşmuş olan gotik hava karakterler arasındaki aşkı da karanlık bir tarafı taşımaktadır. Elde olanın yetersiz hissi vermesinden dolayı ortaya çıkan duygusal karmaşalar romana hareket ve soru işaretleri kazandırmaktadır. Gaston Leroux’un beklenmeyen bir geçmişi hayaleti bir imge olarak edebiyat tarihinde hatırlanmaktadır.

 

ŞMÜ