ÖZGÜR CÜMLELER

“Pişmanlık hayatın zehridir.”

“Panzehrinin tövbe etmek olduğu söylenir efendim.”

Charlette Bronté

Charlette Bronté. Edebiyatın eşitsizlikle çalkalandığı dönemde kalemine sımsıkı sarılan bir yazar. Takma isimlere sığınarak yazdığı satırlar büyük beğeni uyandırdı ancak yazara unutulmazlığını kazandıran Jane Eyre oldu. Feminizmin gölgesinin bile silik olduğu zamanlarda okuyucularla tanıştırılan Jane Eyre, bu akımın ilk temsillerinden kabul edilmektedir. Bronté kardeşler olarak bilinen yazarlardan biri olan Charlette’ın diğerlerinin aksine bir yaşam görüşünü yazdığı aşikardır. Bir hayat öyküsünün ayrıntılarıyla anlatıldığı romanda genç bir kadının ayakta duruşu ve insanların farklı boyutlarıyla yüzleşmesi satırlara sunulmaktadır.


“Ben kuş değilim ve hiçbir ağ beni tuzağa düşüremez.”

 

Jane Eyre, ölmüş dayısının eşi ve çocuklarıyla birlikte yaşayan yetim bir kızdır. Zengin bir ailenin  yanında yaşamasına karşın Jane’in hayatı kendisinin tanımıyla acınası bir durumdadır. Devamlı küçümsenen, aşağılanan ve yer yer de şiddete uğrayan Jane Eyre ruhunu mahveden bir cezanın ardından yatılı bir okula gönderilir, küçük kız burada karakterini şekillendirecek ve onu gelecekteki kaderine hazırlayacak yılları birer birer deneyimlemeye başlamaktadır. Haksızlığa gelemeyen, açık sözlü biri olan Jane kimsesizliği sebebiyle hayatını tek başına kazanmaya karar verir. Sahip olduğu nitelikleriyle birlikte okuldaki yetiştirilişi onun mürebbiye olmasına vesile olmaktadır. Okuldaki yıllarında, çocukluğunda kötü olarak sıfatlandırılan meziyetlerinin aslında iyi, yerinde olduğunu kavrayan Jane Eyre genç yaşın cahilliğine kapılmadan olgunlaşır, kendisinden ödün vermeyen biri olur. Jane’in günümüzde normal olan bu tavırları, düşünceleri içinde bulunduğu toplumda cesur ve kimi zaman yersiz görülmektedir. Jane’in mürebbiye olduğu evin sahibi Edward Ronchester ise onun bu özelliklerinden hoşlanmakta, bir noktada etkilenmektedir. İlgi çekici, hakkında övgüler dizilen bir beyefendi olan Ronchester sözünü sakınmamasıyla Jane’e benzemektedir. Fakat bu adamın hayatı sahip olduğu malikaneden, vasiliğini yaptığı Adele isimli küçük kızdan ve Jane’den ibaret değildir. Romanı acı bir hayat öyküsünden daha ötesi kılan Ronchester’ın sırlarıdır. Yok edemediği bu sırları yalanlarla, numaralarla örtmeye çalışan Edward bu hatası nedeniyle Jane Eyre’ye uzun bir süre veda etmektedir. Zira Jane keşfettiği bu sırların ağırlığını kaldırmayı reddettiği gibi, kolay affeden biri de değildir.

 

“Hastasın çünkü insanoğluna bahşedilen en güzel, en yüce ve en tatlı duygular senden uzakta duruyor.”

 

Genç mürebbiyenin hayatı birçok boyuta sahiptir. Eğitimiyle iki zaman dilimine bölünen yaşamı, Mr. Ronchester ile öncesi, sonrası ve gelecek olarak ayrılmaktadır. Karşılık bulan aşkının sırlar ile kirlenmesinin ardından Jane Eyre’nin yıkıldığı yerden ayağa tekrar kalkışı romanın feminist çizgisinin en belirgin olduğu kısımdır. Sadece kadın oluşuyla yargılanmaya itiraz eden ve dini ya da toplumsal gerekçelerin öne sürdüğü şartlar ruhunun isteği ile çatıştığında Jane kendi sesini dinleyerek özgürlüğünü korumaktan ödün vermemektedir.

Jane Eyre bir aşk romanının içinde parlayan bir duruşun resmidir.

 ŞMÜ